Denizler ve karalar kıyı şeritleri ile birbirine bağlanır. Suların gitgide yükselmesiyle özellikle kıyı şeridindeki yaşam alanlarını etkileyecek bu soruna karşı iki farklı çözüm önerisi var. 15 milyar insan, alçak rakımlı kıyı bölgelerinde de 898 milyon insan yaşamakta. IDMC (Ülke İçinde Yerinden Olma İzleme Merkezi) 2022 GRID raporuna göre 2021’de kaydedilen toplam 38 milyon ülke içinde yerinden edilmenin 23. BM Mülteciler Yüksek Komiseri’ne (UNHRC) göre 2022de mülteci ve sığınmacıların yüzde 84ü, iklim açısından son derece hassas olan ülkelerden kaçtı. Güney Kore’nin Busan kentinde OCEANIX tarafından 2023 yılında inşaatına başlanacak yüzen kentin 2025 yılında tamamlanması öngörülüyor. İklim göçmenliğini geleceğe ait bir kurgu gibi de düşünmemek gerek. Diğer bir deyişle bu insanlar iklim göçmeni olmak durumunda kalacak. Bunların başında geçen yıl Venedik Mimarlık Bienali’nde de karşılaştığım yeni bir kent yapısı var: Yüzen kentler, yükselen deniz seviyelerine karşı kıyı bölgelerinin güvenliğini sağlayan ve bu bölgedeki insanlara yeni bir yaşam alanı öneren projeler olarak özetlenebilir. Kıyı şeritleri hem insanların hem de birçok türün yaşam alanı olmakla beraber küresel ekonomiye de katkı sağlayan bölgelerdir. 4 milyon), Çin (9 milyon 430 bin), Filipinler (700 bin), Etiyopya (579 bin) ve Güney Sudan (527 bin) oldu. 2 milyara yükselmesi bekleniyor. 7 milyonu afetler tarafından tetiklendi. Bunun yanı sıra kıyı bölgeleri için deniz duvarından suların kıyıya ulaşmasına kısmen engel olabilecek panellere kadar birçok yeşil teknoloji de mevcut. Burada yaşayan insanlar yükselen deniz seviyeleri nedeniyle gerçekleşen su baskınları, aşırı hava olayları ve bölgesel biyoçeşitlilik kaybı gibi iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuz etkilere karşı daha kırılgan bir durumdalar. Peki siz bir seçim yapacak olsanız neyi seçerdiniz? Hâlâ vakit varken ekosistem restorasyonlarına daha fazla önem verilmesini mi yoksa “Nasılsa batıyoruz” deyip yüzen kentleri mi?",Gelecekte, neredeyse 3 milyar insanı etkileyecek bir gerçek kapımızda: İklim göçmenliği. Örneğin doğal plajlar veya kum tepeleri bu kesimler tarafından kıyı erozyonu karşısında hem etkili hem de birçok yeşil teknolojiye göre daha ucuz bir seçenek olarak sunuluyor. Kıyı şeritlerinin, kontrol edilmesi ve yönetilmesi gereken değil doğal olarak dinamik, değişken ortamlar olarak kabul edilmesi gerektiğini savunan birçok bilim insanı da var. Royal Society’de yayımlanan bir makaleye göre 2100 yılına kadar deniz seviyesinde oluşacak 2 metrelik bir artış 187 milyona kadar insanın zorla yerinden edilmesiyle sonuçlanabilir. Doğa temelli çözümlerin daha kalıcı ve bölgenin biyoçeşitliliği açısından da daha verimli olacağını belirtiyorlar. 2022 yılında ise New York’taki BM Genel Merkezi’nde dünyanın ilk yüzen kentinin prototipi tanıtıldı. ",. Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin en yüksek olduğu ilk beş ülke Afganistan (1. Bu oran 2010daki yüzde 61e göre büyük bir artış gösterdi. 9 milyar ve 1. Yüzen kentler ve sürdürülebilir kıyı koruma çözümleri. İklim krizi nedeniyle değişen çevre koşulları sonucu ortaya çıkan göçlerin büyük bir kısmı ülkelerin kendi içlerinden gerçekleşiyor. Kıyı bölgelerinin iklim değişikliğinden kaynaklanan hassas konumu üzerine konuşurken çevremde sıkça şu soruyu duyuyorum: “Peki kıyı bölgeleri su altında kalırsa orada yaşayan insanlara ne olacak?” İnsan özelinde cevap verecek olursam bu konu üzerinde olumlu etki yaratacak birçok proje geliştiriliyor. Şu anda küresel ölçekte kıyıya yakın bölgelerde 2. Sosyoekonomik senaryoya bağlı olarak bu sayıların yakın gelecekte 2. 50 bin kişinin yaşayabileceği ve dikey bahçelerin yer aldığı yüzen kent sakinlerinin doğayla daha uyumlu bir yaşam alanında yaşadıkları için daha sağlıklı olabilecekleri öngörülüyor.
2022 yılında ise New York’taki BM Genel Merkezi’nde dünyanın ilk yüzen kentinin prototipi tanıtıldı. IDMC (Ülke İçinde Yerinden Olma İzleme Merkezi) 2022 GRID raporuna göre 2021’de kaydedilen toplam 38 milyon ülke içinde yerinden edilmenin 23. Şu anda küresel ölçekte kıyıya yakın bölgelerde 2. İklim göçmenliğini geleceğe ait bir kurgu gibi de düşünmemek gerek. Kıyı şeritleri hem insanların hem de birçok türün yaşam alanı olmakla beraber küresel ekonomiye de katkı sağlayan bölgelerdir. Doğa temelli çözümlerin daha kalıcı ve bölgenin biyoçeşitliliği açısından da daha verimli olacağını belirtiyorlar. 2 milyara yükselmesi bekleniyor. 7 milyonu afetler tarafından tetiklendi. 4 milyon), Çin (9 milyon 430 bin), Filipinler (700 bin), Etiyopya (579 bin) ve Güney Sudan (527 bin) oldu. Peki siz bir seçim yapacak olsanız neyi seçerdiniz? Hâlâ vakit varken ekosistem restorasyonlarına daha fazla önem verilmesini mi yoksa “Nasılsa batıyoruz” deyip yüzen kentleri mi?",Gelecekte, neredeyse 3 milyar insanı etkileyecek bir gerçek kapımızda: İklim göçmenliği. Suların gitgide yükselmesiyle özellikle kıyı şeridindeki yaşam alanlarını etkileyecek bu soruna karşı iki farklı çözüm önerisi var. Güney Kore’nin Busan kentinde OCEANIX tarafından 2023 yılında inşaatına başlanacak yüzen kentin 2025 yılında tamamlanması öngörülüyor. Bunun yanı sıra kıyı bölgeleri için deniz duvarından suların kıyıya ulaşmasına kısmen engel olabilecek panellere kadar birçok yeşil teknoloji de mevcut. Diğer bir deyişle bu insanlar iklim göçmeni olmak durumunda kalacak. Burada yaşayan insanlar yükselen deniz seviyeleri nedeniyle gerçekleşen su baskınları, aşırı hava olayları ve bölgesel biyoçeşitlilik kaybı gibi iklim değişikliğinden kaynaklanan olumsuz etkilere karşı daha kırılgan bir durumdalar. Sosyoekonomik senaryoya bağlı olarak bu sayıların yakın gelecekte 2. Kıyı bölgelerinin iklim değişikliğinden kaynaklanan hassas konumu üzerine konuşurken çevremde sıkça şu soruyu duyuyorum: “Peki kıyı bölgeleri su altında kalırsa orada yaşayan insanlara ne olacak?” İnsan özelinde cevap verecek olursam bu konu üzerinde olumlu etki yaratacak birçok proje geliştiriliyor. 50 bin kişinin yaşayabileceği ve dikey bahçelerin yer aldığı yüzen kent sakinlerinin doğayla daha uyumlu bir yaşam alanında yaşadıkları için daha sağlıklı olabilecekleri öngörülüyor. BM Mülteciler Yüksek Komiseri’ne (UNHRC) göre 2022de mülteci ve sığınmacıların yüzde 84ü, iklim açısından son derece hassas olan ülkelerden kaçtı. ",. Yüzen kentler ve sürdürülebilir kıyı koruma çözümleri. Kıyı şeritlerinin, kontrol edilmesi ve yönetilmesi gereken değil doğal olarak dinamik, değişken ortamlar olarak kabul edilmesi gerektiğini savunan birçok bilim insanı da var. Bunların başında geçen yıl Venedik Mimarlık Bienali’nde de karşılaştığım yeni bir kent yapısı var: Yüzen kentler, yükselen deniz seviyelerine karşı kıyı bölgelerinin güvenliğini sağlayan ve bu bölgedeki insanlara yeni bir yaşam alanı öneren projeler olarak özetlenebilir. Denizler ve karalar kıyı şeritleri ile birbirine bağlanır. Örneğin doğal plajlar veya kum tepeleri bu kesimler tarafından kıyı erozyonu karşısında hem etkili hem de birçok yeşil teknolojiye göre daha ucuz bir seçenek olarak sunuluyor. İklim krizi nedeniyle değişen çevre koşulları sonucu ortaya çıkan göçlerin büyük bir kısmı ülkelerin kendi içlerinden gerçekleşiyor. Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin en yüksek olduğu ilk beş ülke Afganistan (1. Royal Society’de yayımlanan bir makaleye göre 2100 yılına kadar deniz seviyesinde oluşacak 2 metrelik bir artış 187 milyona kadar insanın zorla yerinden edilmesiyle sonuçlanabilir. Bu oran 2010daki yüzde 61e göre büyük bir artış gösterdi. 15 milyar insan, alçak rakımlı kıyı bölgelerinde de 898 milyon insan yaşamakta. 9 milyar ve 1.